Timur Kimdir?
Timur Kimdir?
Aksak Timur, Timurlenk…
O Cihan Fatihidir…
Bu inanılmaz insan, inanılmaz bir başarıya ulaşan sıradışı yöneticilerin uzun bir serisinde gizemli bir figür. Napolyon, Cengiz Han ve Büyük İskender ile birlikte insanlık tarihinin en büyük fatihlerinden biri olarak adlandırıldı ve aynı zamanda “dünyanın hükümdarı” olarak adlandırıldı.
Efsaneye göre, tıpkı Cengiz Han gibi, Timur küçük bir yumruğunda kan pıhtısı ile doğdu . Bu işaret bebeğe başarılar ve zaferlerle dolu güzel bir gelecek vaat etti.
Özbekistan’ın güneyindeki Keş adlı küçük bir kasaba 9 Nisan 1336′ da Barlas boyuna mensup, Turagay adlı küçük çapta bir soylunun oğlu dünyaya geldi. Bunlar Moğol asıllı Türklerdi Cengiz Han’a bağlı göçebe kavimlerin soyundan geliyorlardı.
Demir anlamına gelen Timur adı verildi; bu ad daha ileride, gençliğinde geçirdiği
ve topal kalmasına neden olan bir kazanın ardından Farsça,
Timur-i leng’ e, yani Aksak Timur’ a dönüştü.Türkçede Timurlenk oldu.
Burası düz, çayırlık ve sulak bir kırsal alandı. Bu topraklar çok verimliydi ,mısırdan yılda beş defa mahsul alınıyor, üzümden de öyle ve çok sulak olduğu için çok miktarda pamuk yetiştiriliyordu. Meyve yüklü ağaçlardan ve kavun tarlalarından geçilmiyordu.
Baharda doğa şenleniyor doyumsuz manzalar sunuyordu.
Kışların iliğe işleyen soğuğu ve yazların deri çatlatan sıcağıyla terbiye edilen Timur, zamanla cesareti ve liderlik vasfıyla ün salmıştı.
Burası aşiret geleneklerinin ve aile ilişkilerinin baskın olduğu, ve baş döndürücü bir hızla bir o tarafa bir bu tarafa kayan ittifakların arasında hayatta kalmak için kıyasıya mücadele verilen bir dünyadır.
“O el ki kılıç tutmaz, kral asası hiç tutamaz.”
Gözüpek, yürekli, ele avuca sığmaz, güçlü ve nazik bir genç olarak yetişti.
“Ninem, usta bir kahin ve falcıydı; bir gece rüyasında
bir şey görmüş; bunu, oğullarından veya torunlarından birinin
bir gün büyük topraklar fethedeceği, geniş insan yığınlarına
hükmedeceği ve Yıldızların ve o devrin Krallarının Efendisi olacağı
şeklinde yorumlardı. İşte o adam benim ve o devir de bu devir; haydi bakalım; şimdi benim arkam, elim, kolum, sırtım, böğrüm olmaya
ve beni asla yaya bırakmamaya ant için.”
Timurun kendisini göstermesi için fazla beklemesi gerekmedi.
Emir Kazakhan’ın 1358′ deki katlinden sonra Moğol Hanı, Maveraünnehir’in
içine düştüğü kargaşadan yararlanmak ve dağılmış Çağatay
ulusunu kendi idaresi altında yeniden birleştirmek fikriyle
burayı, işgal etti.
Timur’un yaşadığı Kaşka Derya ovasındaki Barlas boyunun reisi Hacı Bey, savaşmaktansa
kaçmayı yeğledi.
Timur, Ceyhun nehrine kadar ona refakat ettikten sonra, yurduna geri dönmek için rıza diledi. Döndüğünde, kendi adamlarını toplayarak Moğolların daha fazla toprak almalarını önleyeceğine onu ikna etti.
Moğolların güç olarak daha üstün olduklarını anlayıp bundan çok daha
akıllıca bir iş yaptı ve Moğol Hanı’na, emrine amade olduğunu bildirdi.
Bundan böyle, Moğol Han’nın bendesi olacaktı, Yirmi dört yaşındaki Timur, koskoca Barlas boyunun başına geçmeyi başarmıştı.
Kazakhan’ın torunu Emir Hüseyin’le ittifak yaptı.
Hüseyin, Karakunas boyunun beyiydi. İki adam, gizlice anlaşıp
Moğalları Maveraünnehir’ den temizlerneye ant içti. Timur’ un,
Hüseyin’in kız kardeşi Aliye Türkanağa’yla evliliği aralarındaki ilişkiyi pekiştirdi.
Moğol Hanı oğlu İlyas Hoca’ yı Maveraünnehir’ e vali olarak atadı.
Timur, emir komuta zincirinde ikinciliğe asla razı olamazdı. Tepki vermekte hiç gecikmedi.
Timur ve Hüseyin o andan itibaren kanun kaçağı olup gizlenmek zorunda kaldılar.
Ondan sonraki birkaç yıl, bu iki ortak geçimlerini eşkıyalık,
yol kesicilik ve paralı askerlikten sağlayarak, Asya’nın yukarı
taraflarında dolaşıp durdular.
Tarihi kayıtlara göre, bir ara Timur’un maiyetinde
yalnızca karısı ve bir tek adamı kalmıştı.
1362′ de karısıyla birlikte bir ahırda iki ay hapse düştü.
Bir çarpışma sırasında atından düşüp ayağını sakatladı ve
O günden sonra aksak Timur diye anıldı.
Zincire vurmuşum talihi, sımsıkı tutuyorum elimle,
Feleğin çemberini çeviriyorum öbürüyle,
Güneşin batmasına kalmaz,
Ya mağluptur Timurlenk ya hakimdir tüm evrene.
1366 Timur ve Hüseyin Semerkantta kurulmuş olan Serbedar yönetimini al aşağı ettiler.
1370 te Timur adamlarını alıp Tirmize geçti. Burada, Andhoylu İmam Seyyid
Bereke ile tanıştı Seyyit Timurun himayesine girdi ve ölene kadar Timurun yanından ayrılmadı. Timur böylece Müslümanların desteğini yanına aldı.Timur Belh’e saldırdı ve Hüseyinin elinden aldı. Kenti yerle bir etti.
Hüseyin’in dul eşi Saraymülk Hanım Maveraünnehir’in son Çağatay Hanı Kazan’ın kızı ve Cengiz Han’ın sülalesinden gelme soylu bir kadındı. Timur Saraymülk Hanım’ı eş olarak alıp idaresine meşruiyet kazandırdı.
Ayağının altma almıştı alınyazısını,
Dize getirmişti yenilmez savaş tanrısını.
9 Nisan 1370’te Timur, Belh kurultayının onayıyla, Çağatay hükümdan olarak
taç giydi.
Cengiz Han gibi Timur da ordunun ve istihbaratın örgütlenmesine, askeri müfrezelerin şahsen atanmasına ve seferler için planlar geliştirerek, kendisinin yetenekli bir komutan olduğunu kanıtladı.
Timur doğu komşularına ilk seferini 1370’te Moğol lider Kamereddin üzerine yaptı.
1375te, 1383 te 1389 da ve 1393 te bu seferler tekrar edildi.
Hızır Hoca Moğol Hanı olarak tanındı. Timur Hızır Hocanın kızkardeşi ile evlendi. Timurun doğu sorunu kalmadı.
Kuzey komşusu Harezm, Çini Akdenize bağlayan kerven yolu üzerinde refah içerisinde idi.
Timur ordusu, 1372′ de kuzeye akın etti. Fevkalade kanlı bir çarpışmadan sonra
Kat şehri düştü. Bu, ilk önemli zaferlerinden biri olduğu kadar,
iradesine karşı gelen kentlere uygulayacağı askeri muamelenin
de bir göstergesi oldu.
Kat’ın tüm erkek nüfusu kılıçtan geçirildi,
karıları ve kızları esir alındı.
Kent yağmalanıp ateşe verildi.
Harezm önderi Hüseyin Sufi kaçtı. Bir müddet sonra da öldü yerine geçen kardeşi Yusuf Sufi barış teklif etti. Hüseyinin Kızı Hanzadeyi Timurun oğlu Cihangire vermeyi vaad etti.
Bu gurur okşayan bir teklifti, çünkü kız hem güzel
hem de kuzeydeki Altın Orda hanı Özbeg’in torunu olması
itibariyle asil kanlıydı.
Timur Semerkanta döndü fakat gelin gelmedi.
Yusuf Sufi Başkaldırdı Kat’ı yeniden ele geçirdi. 1373’te ona karşı bir se- .
fer daha düzenlendi. Yusuf anlaşmayı kabul etti ve Harezm’in
güneyi Timur’un eline geçti. Hanzade bu kez tam zamanında,
yeni ailesi için müthiş hediyelerle dolu bir kervan eşliğinde güneye
gönderildi.
Cihangir üç yıl sonra hastalanıp öldü. Bu Timuru çok üzdü.
1379 da Ürgençi alarak Harezmin sonunu getirdi.
Asya’ dan batıda ta Türkiye sahillerinden Avrupa
kapılarına, doğuda Sibirya içlerine, kuzeyde Moskova’nın
varoşlarından güneyde Delhi’ye kadar sefer yaptı.
Bir ara Harezm’ deki Sufi hanedanı tekrar ayaklandı.
Timur Ürgençi tam anlamıyla haritadan sildi sadece bir cami bıraktı kenti tamamen yok etti.
Timur 1401’de Şam’da yirmi bin kişiyi öldürerek Suriye’yi fethetti ve ertesi yıl Sultan Bayazid’i yendi. Bundan sonra, Timura tabi olmayan ülkeler bile işgalini önlemek için gücünü tanıdı ve ona haraç ödedi.
1404’te Timur Mısır Sultanı ve Bizans İmparatoru John’dan bile bir haraç aldı.
Timur büyük bir ordu toplayarak Çin seferine hazırlandı ancak orada aniden hastalandı ve 1405 Şubat ayında öldü.
O Tarihin gördüğü En Büyük Katliamları gerçekleştirdi…
Timur peş peşe otuz beş yıl hiç durmadan yaktırarak, yıktırarak, talan ve yağma
ettirerek ordularını seferden sefere koşturdu.
1383’te, İsfizar şehrinde diri diri iki bin kişiden briket lerle karıştırılarak kuleler dikti. 1387′ de, İran’ daki kutsal kent İsfahan’ da yetmiş bin kişi kılıçtan geçirilmişti; 1401′ de Bağdat
yağmalanmasının ardından, uçurulmuş kafalarından 120 kule
dikti doksan binkişi öldü. Halep ve Şam da akla hayale
sığmayan mezalimden nasiplerini almışlardı.
O Bilim ve Sanat adamlarına Saygı duyardı…
Timur Moğolca dışında Arapça, Farsça ve Türkçeyide akıcı konuşuyordu.
Olayları çok iyi tartar, bir bakışta bir meselenin özünü kavrardı; en
ufak bir işareti, belirtiyi kaçırmamaya idmanlıydı; ne safsataya aldanır
ne dalkavukluğa geçit verirdi; yalanla gerçeği şaşmaz bir biçimde
birbirinden ayırt ederdi ve sanıimi bir öğüdü, sahte bir iltifattan ayıracak
kadar zekiydi; av için yetiştirilmiş bir atmaca gibiydi; bu yönleriyle
bir yıldız gibi parlıyordu.
Uzak görüşlü bir adamdı; entelektüel ufku, üzerinde ordularını zaferden zafere
koşturduğu bozkırlar kadar genişti.
Timur, ilim ve irfan sahibi kimselere hayrandı;
Alimlere ve hekimlere en yüksek şeref ve payelerini verir,
Her birini mevkiine ve kıdemine uygun olarak huzuruna alır,
saygıda hiç kusur etmezdi; onlara samimi davranır, yanlarında büyüklüğünü belli etmezdi; onlarla konuşurken yüceliğine tevazu, katılığına şefkat ve sertliğine nezaket katardı.
Timur yıkıcı olduğu kadar yapıcıydı da.
Timur Semerkant şehir mimarisini zamanın ünlü ustalarını getirterek muhteşem yaptı. Özbekistanda günümüze kadar ulaşan bir çok eseri mevcuttur.
Timurun yaptırdığı Ak Saray için zamanın tarihçileri
“o kadar güzel ve kusursuz bir mimarisi vardır ki, hiçbir şey onunla boy ölçüşemez.” Diyorlardı.
Sarayın girişindeki kulelerin boyu 72 metre idi.
Timur
“Kim ki bizim gücümüzden kuşku duya,
diktiğimiz binalara baka,”
demişti.
O Tarihin Gördüğü En Büyük Komutanlarından biriydi…
Bir fatih ve büyük komutan olarak Timur, ondalık sisteme göre inşa edilmiş ve Cengiz Han’ın askeri teşkilatı geleneğini sürdüren birçok birliklerinin ustaca örgütlenmesi sayesinde iktidarın zirvesinde uzun süre kaldı.
Timur da Cengiz gibi en ince ayrıntıyı hesaba katardı. Araziyi keşif ve düşman mevzilerindeki asker sayısını tespit için önden gözcüler çıkarıldı. Atlar için yemler
torbalanıp yüklendi. Her türlü erzak ve levazım tekrar tekrar gözden geçirildikten sonra nihayet ordu sefere hazır duruma gelirdi.
Evet biraz fazla kan döktü ama zamanın gereğini yaptı o karmaşada ayakta kalabilmek hiç de kolay değildi.
Timur zamanında verdiği kararlar, korkusuz tavırlar, asker kontrolündeki başarılarılya Tarih yazmayı başaran kişidir…
Sarıkamışı düşününce… 22 Aralık 1914 sarıkamış 1400 timur zamanı arada 500 yıl var…
…bizimkilerin askerlik hazırlıkları ve sonuçları…