Yavuz Kemal's Profile
Asistan
83
Points

Questions
41

Answers
27

  • Asistan Asked on 18 Eylül 2016 in Edebiyat.

     

       Phantom diye seslenin o sizi bulur…

       Ormanda  On Kaplan gücündedir…

       70 ve 80’lerin gençlerinin Kahramanı olan Kızılmaske haksızlıklara karşı yapılan tüm savaşların sembolüdür…

    Kızılmaske (Phantom)

    Kızılmaske (Phantom)

       Çizgi roman dünyasının ilk özel kostümlü kahramanı olan Kızılmaske 1936 da Lee Falk tarafından bizlere kazandırılmıştır. Orijinal adı Phantomdur.

       İlk yıllar siyah beyaz basılan Kızılmaske daha sonra renklendirilmiştir. Önceleri Mor renkte olan kostümü daha sonra yayıncılar tarafından kırmızıya çevrilse de yakın tarihte sinemaya yine mor renkle aktarılmıştır.

     

       Gemisi korsanlar tarafından batırılan genç adam Bengal sahillerine vurur. Pigmeler onu bulur ve iyileştirir. Genç adam, babasının katilinin kafatası üstüne yemin eder  “Bütün hayatımı korsanlık, haksızlık ve zalimlikle savaşmaya adıyorum. Oğullarım da benim yolumdan gidecek…”

    Kızılmaske (Phantom)

    Kızılmaske (Phantom)

       Gerçek adı Kit Walker olan Kızılmaske atı Kahraman ve köpeği Şeytanla birlikte Kafatası  mağarasında yaşamaktadır. Çok hızlı olam Kızılmaske biranda ortadan kaybolur yada biranda belirir kimse gerçek kimliğini bilmez. Onun yumruğunu yiyenler parmağındaki iki kurukafa yüzüğünün izini ömür boyu taşır… Kızılmaske Diana Palmer ile evlidir ve ikiz çocukları vardır.

     

    Kızılmaske (Phantom)

    Kızılmaske (Phantom)

                    Yerliler onu Ölümsüz Ruh diye çağırır…

                   Kızılmaske babadan oğula geçen bir kahramanlık serüvenidir…

     

                  Kızılmaske haksızlıklara karşı yapılan tüm savaşların sembolüdür…

                   Peki ya Sen Ne yapıyorsun…

    • 5561 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 10 Eylül 2016 in Edebiyat.

    ” Ben hayatta kendi durumumu dikkatle saptadım. Ne fazla mutluluğa, ne de fazla acıya yer bırakıyorum. Kendime güvenli ve kararlı bir yüzeysellik edindim. Zevklerim var ama iştahlarım yok. Gülüyorum, ama pek seyrek gülümsüyorum. Beklentilerim var, ama umutlarım yok. Esprilerim var, ama mizahım yok. Çok atağım ama hiç cesaretim yok. Açık sözlüyüm ama içtenliğim yok. Çekiciliği güzelliğe tercih ederim. Rahatlığı da yararlılığa tercih ederim. Güzel kurulmuş bir cümle bence anlamlı bir cümleden daha iyidir. “

     

    Yazarın ilk Kitabı olan Şibumi oldukça kalın bir ki kitaptı. istemeye istemeye elime aldığımda; bitiremeyeceğimi düşünüyordum. (Kitabımın ikinci el olduğunu düşünürsek olduğundan daha da kalın gözüküyordu…)

    Okumaya başladım… Kendimi zorla durdurduğumda ise kitabın bitmesine 20-25 sayfa kalmıştı. Hemen kitabı kapattım bitmesini istemiyordum 2 gün sonra bitirdim üzüntüyle…

     

                Yazdığı kitaplar best seller olmuş bir yazar Trevanian. Gerçek kimliğini yayıncısı dışında kimse bilmiyordu, ta ki ölene kadar…

    Trevanian Rodney William Whitaker

    Trevanian Rodney William    Whitaker

     Bir çok kitabını okuduktan sonra Katya’nın Yazını  ilk gördüğüm de düşünmeden satın aldım. İncecik bir kitap hemen okumaya koyuldum…Kitapta ki bazı sayfaları bir kaç kez okuyacak kadar sevdim. Etkileyici bir son. Aşkın bu kadar güzel işlendiği ender kitaplardan. Betimlemelerin çokluğuna alışkın olmayan okurlar için biraz yoğun gelebilir. Ancak bir müddet devam ettiğinizde favorileriniz arasına girecektir.

    ” Küçük bir Bask kasabasında bekâr bir doktor olarak geçirdiğim çeyrek yüzyılı doktorluk kariyeri diye tanımlamak, ancak “sözün gelişi” veya “dil alışkanlığı” sayesinde mümkün olabilecek bir şeydir.

     

    Parlak, iyi eğitilmiş gencin tabii tek eksiği, tecrübe, anlayış, bilgelik, olgunluk ve bir de basarıydı. “

     

    Trevanian Katyanın Yazı

    Trevanian Katyanın Yazı

    “Gençliğin o kayıtsız güveni içinde, duygusuzluğu sık sık açık sözlülükle karıştırmaktaydım.

    Henüz hiçbir şeye teşebbüs etmediğim için, kendi yetersizliklerimden haberim yoktu. Bir şeye cesaret etmemiş olduğum için de, cesaretimin sınırlarını bilmiyordum.”

     

    “Duygulu bir okuyucunun içinde, gizli bir yazma yeteneği bulunduğuna inanma hatasına düşmüştüm. O sıralarda yirmi beş yasında olan o gencin yüzeysel, duygusuz, kendine aşırı güvenli ve bencil biri olduğunun farkına varıyor ve acı duyuyorum.”

     

     

    “Derken bir sonbahar sabahı, kendimi birden kırk beş yasında buldum; kırk beş demek, gençlik umutlarının, orta yas başarılarıyla karşılaştırılıp tartıldığı zaman demektir. Çünkü o zamana kadar yapabileceğim her şeyi yapmış olmam gerektiği ortadadır. Kırk besinci doğum günümün aksamında, tek basıma çalışma masamda otururken, insanın kendine sorabileceği en kalıplaşmış soruyu sordum; Nereye gitti hepsi? Ve sonra da daha az kalıplaşmış olan başka soru: Neydi ki zaten? “

     

    Trevanian Katyanın Yazı

    Trevanian Katyanın Yazı

     

    Kıskanılası bir Aşk…

     

    Hepimiz Aşkı Yaşarız ama bu kadar güzel yazabilmek her kalemin harcı değil…

     

    Kaleminden muhteşemlikler damlayan yazar Trevanian…

     

    Okuna okutula…

     

    Bir zaman sonra tekrar okuna…

    • 2594 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  •  

        Dedem Korkut Boy Boyladı Soy Soyladı ve Bizlere Dua etti Şanımıza Şan diledi Canımıza  can diledi Ömrümüze Ömür Rızkımıza Rızık Nurumuza Nur  Diledi… Amin…

     

      Dedem Korkut Milli bir Destandır. Hem şahsı hem de anlattıkları birer destandır.

      Dedem Korkut kitabının mukaddimesinde ondan şöyle bahsedilir;

      ” Resul Aleyhisselâm zamanına yakın Bayat Boyundan Korkut Ata derler bir er

    koptu. Oğuzun o kişi tam bilicisiydi. Ne derse olurdu. Gaipten türlü haber verirdi. Hak Taala O’nun gönlüne ilham ederdi.”

     

    Dede Korkut kendisini, kendi sözleriyle şöyle ifade eder: “Alagöz dev kızından doğdum, ben Dede Korkut.”

     dedekorkut

     

     

    Dede Korkut milletimizin ölümsüzleştirdiği, efsanelerde yaşattığı yüceltilmiş insanlarımızdandır.

     

    Hanlara Hakanlara akıl hocalığı yapmış 295 yıl yaşamış bir ozandır Dedem Korkut.

     

     

                1815 yılında gün ışığına çıkan Dede Korkut Kitabı, o tarihten yüz yıl sonra Türkiye’de basılmıştır. ( Aceleye gerek yok sindire sindire…)

    dede korkut 1

     

        Kitabın iki nüshası bulunmaktadır. Bunlardan biri Alman­ya’nın Dresden şehrinde, diğeri de Vatikan’dadır.  (Kültür benim  Destan Benim  Size Ne…Verin o kitabı hele…Vatikan senin ne işine oyy oyyy…)

     

        Dede Korkut Kitabı, yurdumuzda Kilisli Muallim Rıfat Bey (1876-1963) tarafından 1916 yılında Kitâb-ı Dedem Korkut Alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzan adıyla neşredilmiştir

        Dede Korkut Kitabı, çok eski tarihlerde göçebe olarak yaşamış Oğuzların milli hayatını anlatan destani hikâyelerden meydana gelmektedir. Bu hikâyeler, Oğuz’un keramet sahibi bilge ozanı Dede Korkut’un ağzından nazım ve nesir şeklinde anlatılmak­tadır.

     

       Dede Korkut kitabında 12 hikaye vardır. Bu hikayeler şunlardır:

     

    1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han
    2. Salur Kazan’ın Evi Yağmalanmadığı Boyu
    3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
    4. Kazan Bey Oğlu Uruz’un Tutsak Olduğu Boyu
    5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
    6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
    7. Kadılık Koca Oğlu Yüğnek Boyu
    8. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürmesi
    9. Begil Oğlu Emren’in Boyu
    10. Uşun Koca Oğlu Segrek
    11. Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı boyu
    12. İç Oğuz’a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü

     dede korkut

        Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, toplum ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir.

     

        Rüyalarımızdaki Ak Sakallı Dededir Dedem Korkut…

     

         Ozanların Piridir Dedem Korkut…

     

         Dedem Korkut, Yunus Emre gibi, Karacaoğlan gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Köroğlu gibi milletin özüne karışmış, milletleşmiş ve onda canlı olarak yaşamağa devam eden ruhtur; milletin ruhudur.

     

     dedem korkut 1

     

       O benim Dedem Kokuttur…Ellerinden Öptüğüm…

     

        Bakın Adamlar nasıl sahip çıkıyor bizim kültürümüze Her Türk Anası Çocuklarına Okuya Okuttura…Hikayelerde en önemli konu Ailedir, Birlikdir,Dirliktir, Sevgidir…Daha ne deyim…

     dedem korkut-4

                Prof. Dr. Fuat Köprü­lü, eserin değerini “Bütün Türk Edebiyatını terazinin bir gözüne, Dede Korkut Destanı’nı öbür gözüne koy­sanız, yine Dede Korkut ağır basar” diyerek ifade etmiş­tir.

    dedemkorkut

       Milli Kültürümüzdür Okuna Okutula Unutturulmaya…

    • 3145 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 4 Eylül 2016 in Edebiyat.

    Şairler şiirlerinde ya kendilerini yazar yada kendilerinden bir şeyler katarlar şiirlerine, aynı şey romancılar içinde geçerlidir.

    Martin Eden Jack London’nın romanının  adıdır. Jack bu romanında yazar olmak isteyen bir denizciyi anlatır. Martin Eden aşık olduğu kıza kendini ispatlamak isteyen tipik bir aşıktır. Kitaplar okur kendini geliştirmek için yabancı dil öğrenir. Bir kadındır tüm hayatını değiştiren tüm erkeklerde olduğu gibi. Martin cesurdur inançlıdır açık sözlüdür ve aşıktır. Zamanla ilk görüşte aşk olduğu Ruth’u  unutur…

    london3_1

     

    Ama artık o bir yazardır ve Şairdir tüm aşıklar gibi…

    Jack London bu romanında kendisini anlatmıştır.

    Teşekkürler Jack London!nın ilk aşkı Mabel Applegarth bize güçlü bir şair ve yazar bıraktığın için geride…

    jack-london-martin-eden-1

    Martin Eden benim en sevdiğim şiirlerden birisi olan şu şiiri armağan etmiştir tüm şiir sever aşık kişilere…

    “Bitirdim
    bir kenara bıraktım lavtayı
    mor yoncalar arasında
    salınıp duran gölgeler de,
    şarkılar da,
    bitecek yakında.
    bitirdim…
    bir kenara bıraktım lavtayı
    çiy düşmüş çalılar arasında
    seher vakti öten
    ardıç kuşları gibiydim.
    şimdi sesi kısılmış,
    yorgun bir bülbülüm.
    tükettim şarkıları,
    dikkatle söyleyerek.
    bitirdim.
    bir kenara bıraktım lavtayı”

    • 4893 views
    • 3 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 3 Eylül 2016 in Edebiyat.

    “…Şunu bilin ki Prensim, kabaran okyanusların Atlantis’i ve onun görkemli kentlerini yutmasından sonra Dünyada o güne değin görülmemiş bir çağ başlamıştı. Aryas’ın oğullarının doğduğu bu çağda, Dünya üzerindeki imparatorluklar ve uygarlıklar, gökteki yıldızların mavi parıltıları kadar dağınık fakat belirgindi. İşte bu sıralarda Kimmeryalı Conan geldi. Çelik bilekli elinden kılıcını hiç bırakmayan bu kara saçlı, şahin gözlü yiğit tüm imparatorlukları sandallı ayağının altında çiğnemek istiyordu…”

    Bir Nemedya  Efsanesi…

    Conan-2

     

    Tommiks, Teksas, Tex, Zagor ve  Mandrake çizgi romanlarından sonra tanıştığım ve hala okumaktan zevk aldığım Çizgi roman kahramanımdır. Robert Ervin Howardın hayal gücünün eseri olan Conan Kimmeryalıdır. Conan ve Kimmeryalılar günümüzden  20 000 yıl önce yaşamaşlardır. Nuh tufanından önce yaşamışlardır.

    BALIKESİR’in Edremit İlçesi’ne bağlı Altınoluk Beldesi’ne dört kilometre uzaklıkta bulunan Antandros Antik Kenti’nde 2001’de başlatılan kazı çalışmalarını sürdüren kazı başkanı Doç. Dr. Gürcan Polat

    “Kimmerler, Antik Dönem’de bir kavim. Kafkaslar’ın kuzeyinde yaşıyorlardı. M.Ö. 8’inci yüzyılda İskitler’in baskısıyla bir bölümü Kafkaslar aracılığıyla bir bölümü de Karadeniz’in kuzeyinden dolaşarak Anadolu’ya geliyor. Kimmerler varlıklarını tamamen talanla sürdüren bir kavim. Ele geçirdikleri her yeri talan ediyor, savaşıyor ve yerleşmiyor. Sürekli gezinen, göçebe bir kavim. Kimmerler, Van civarındaki Urartu Krallığı’nı, Orta Anadolu’nun en güçlü krallığı olan Finike’yi, Batı Anadolu’nun en güçlü kavmi olan Lidyalılar’ı yenilgiye uğrattı. Kimmerler’le ilgili araştırma ve kazılarda yangın tabakalarını görüyorsunuz. Ama maddi kültür verilerini yakalamak çok zor oluyor. Antik kaynaklarda bir yere yerleştiklerine dair bilgi yok. Bir antik kaynak Kimmerler’in 100 yıl Antandros’ta yaşadığını belirtiyor. Antandros Kimmerler’in Batı Anadolu’da yaşadıkları gösterilen tek merkez. Barbar Conan da sadece sanal bir kahraman. Kimmerler göçebe ve güçlü bir kavim olması nedeniyle böyle bir çizgi roman yapılmış. Conan da onun kahramanlarından biri.” diyerek kimmerlerin Anadoluda yaşadıklarını ifade ediyor.

    Bu konuyu araştırırken çok ilginç hikayeler okudum. Conanın Yahudi olduğunu söyleyenler var Conan isminin yahudi dilinde çok kullanılan bir kökten türetildiğini söylüyor. (Kardeşim adam Nuh Tufanından önce yaşamış sen ne diyon !)

    Hepimizin bildiği gibi Conan beyaz perdeye de aktarıldı. Conan The Barbarian 1982 Arnold Schwarzenegger ve 2011 de’  Jason Momoa oynadı kimilerine göre ilki kimilerine göre ikinci film daha iyi oldu. Şimdi sıkı durun 2017 de Conannın Belgeseli geliyor.  Belgeselin adı: Riddle of Steel: The Definitive History of Conan the Barbarian. Ben şimdiden heyecanlandım, Robert Ervin Howardın nasıl hikayeyi yazdığından başlayan, ölümünden sonra hikayenin devamını yazan  ve çizenlerin de olduğu güzel bir belgesel bizi bekliyor.

    • 7010 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 30 Ağustos 2016 in Eğitim.

    Kut-Ül-Amare

    Kut ül Amare İngilizlerin tarih boyunca maruz kaldığı en uzun kuşatmanın adıdır. ( Siege of Kut)

    İngilizlerin tarih boyunca aldıkları en büyük yenilgilerden birisidir.

    Nitekim İngiliz tarihçi James Morris İngiliz ordu tarihinin en sefil teslimiyeti olarak tanımlar Kut Ül Amarı.

    Türkiyenin Nato’ya girmeden önce Ordunun her yıl Kut Bayramı  olarak kutladığı bu zafer daha sonra unutturulmuştur.

    Avustralyalı araştırmacı Dr. Gaston Bodart  Kut’ül-Ammare Zaferini,  İngiliz prestijinin Birinci Dünya Savaşı’nda yediği en büyük darbe olarak yorumlar.

    Tarihi Şanlı zaferlerle dolu olan Türk Milletinin Çanakkale’den sonra İngilizler karşısındaki en büyük zaferidir Kut Ül Amare.

    Bu zafer bir çok cephede savaşmakta olan başta Osmanlı ordusunu ve müttefiki olan Almanları çok sevindirmiştir.

    Osmanlı Ordusunun Kuşatması 7Aralık 1915’ten 29 Nisan 1916’ya kadar sürmüştür.

    Birinci Dünya Savaşında, Irak cephesinde, İngilizler Bağdat’ı almaya çalıştıkları ilk başarısız girişimin ardından, Kut Ül Amareye çekildiler.

    5 Ay açlık ve  hastalıkla mücadele eden çoğunluğu Hintli olan İngiliz askerleri teslim olmak zorunda kaldılar.

    Esir alınanlar 5 general, 272 si İngiliz, 204’ı Hintli subay olmak üzere 13.309 kişidir.                   (Bazı kaynaklarda bu sayılar farklılık gösteriyor)

    Bu büyük kayıp İngilizleri çok büyük hayal kırıklığına uğratmıştır.

    Kut-Ül-Amare-3

    Bu büyük zafere imza atan Halil Paşa zaferin ardından 29 Nisan 1916 tarihli günlük ordu emrinde şu tarihi notları düşüyordu:
    “ORDUMA

    Aslanlar!
    – Bugün Türker’e şeref ü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.

    – Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, bin beşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.

    – İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz.

    – Bugüne KUT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.”

    Mirliva Halil
    Altıncı Ordu Komutanı
    29 / Nisan / 1916- Bağdat

    Bu zafer Birinci Dünya savaşının kaderini değiştirememiştir. Almanların isteği üzerine İran’a kaydırılan Osmanlı kuvvetlerinin ardından İngilizler 11 Mart 1917 de asıl amaçları olan Bağdat’ı işgal ettiler.

    Ancak bütün bunlar Kut Ül Amare zaferinin değerini düşürmez. Türklere Şeref ü Şan olan toprak İngilizlere kara olmuştur.

    İngiliz hükümeti bu yenilginin ardından “Nerede Hata Yaptık” komisyonu kurmuştur bu komisyonun raporunda yenilgiye bir çok bahane bulunurken Osmanlı Ordusunun Üstün savaş yeteneklerinden hiç bahsedilmemiştir.

    Çanakkale ve Kut Ül Amare’dan sonra bile İngilizlerin Osmanlı ordusuna tepeden bakmaya devam ettiği anlaşılıyor.

    Ancak bunların hiç birisi gerçekleri değiştiremez. İngiliz Parlamentosunda “Kabul edilemez ve onur Kırıcı ” olarak kabul edilen bu yenilgiler, sadece Osmanlı Türk ordusunun şanlı Tarihinde değil dünya tarihinde kazanılan en büyük zaferler olarak yerini almıştır.

    Ey Türk Şanlı Tarihini İyi Öğren Unutma Unutturma…

    Kut-Ül-Amare-1

    • 2674 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 26 Ağustos 2016 in Aile.

    Bu sorunun cevabının gerçekten çok farklı kısımları vardır. Yani bu sorunun bir çok cevabı vardır.

    Bazı cevaplar bazılarını üzebilir, bazılarını da kızdırabilir. Madem soruldu bizden cevaplaması;

    Türk Erkeklerinin yabancı hayranlığı:  Karayağız olan Türk erkeği çoğunluğu kendi gibi esmer olan Türk kadınlarının dışında özellikle sarışın, renkli gözlü, beyaz tenli kadınlarla karşı kaşıya kalınca feleği şaşar.  Toplumsal olarak bastırılmış cinselliğin etkileri de hiç yadsınamaz. Birde  yabancılarda ki cinsel rahatlıkla karşılaşınca hayranlık katsayıları süratle yükselir.

    Türk Kadınlarının Yabancı Hayranlığı: Türk Kadınları yabancı hemcinslerinin üzerinde gördüğü envayi çeşit lüks tüketim mallarına onlar kadar rahat ulaşamadıkları için hayran hayran gıpta ile bakarlar. Onların rahat tavırları özgür yaşamları mükemmeldir, hayata bakışları özgüvenleri sınırsızdır. Türk kadınlarının toplumsal baskı sonucu oluşan özgüven eksikliği  ve bağımlı yaşamları bu bakışın  en önemli sebebidir.

    Türk Gençlerinin Yabancı Hayranlığı: Yarın endişesi olmadan yaşayan, gençliğinde dünyayı dolaşan yabancı gençlerin özgüven taşması karşısında Türk genci; yarın endişesi olmadan bir gün bile geçirmeyeceğini bilir. 40 yaşında bile başını sokacak bir ev alma amacından hiç sapmayacağını bilir, ömrünün sonuna kadar sınav maratonlarının hiç bitmeyeceğini bilir ve yabancı gençlerine hayranlığını her zaman dile getirir.

    Yurt dışına gitmiş bir müddet orada yaşamış Türklerin Yabancı hayranlığı: Kardeşim medeniyet var, beyaz şarap var, pembe şarap var, kırmızı şarap var hepsinin de kadehi farklı ne o bizim Türkler şarabı şişeden içiyor…Yabancıların eğlence hayatını öyle benimsemiştir ki bizim güzelim Halk müziğimiz çok basit kalır ve bu arkadaşlar Türk olmaktan utanırlar. Konuşmalarının arasına yabancı kelimeler karıştırmadan konuşamazlar çünkü bizim Türkçemiz yetersizdir basittir bilim dili bile olmaz ondan…slow down be cool…

    Yabancı biri ile Evlenmiş Kişilerin Yabancı Hayranlığı: Bizim ezik kültürümüz karşısında adamların kültürü, rönesansı, sanatı, yemeği, fırında hindisi kıyaslanır mı kardeşim bilingual çocuk yetiştirmek gibisi varmı  (Tüm dünyada dönerci dükkanı açan köşeyi dönüyor bre)…

    Türkiyede Yaşayan Ama Kendisinin Aslını Gizleyen Yabancı Hayranları: Ermenidir Kürdüm der,  Ermenidir Türküm der, Rumdur Trakyalıyım der, Rumdur Selanikliyim der, Rumdur Biz Göçmeniz der, Yahudidir Aleviyim der, Hıristiyandır Müslümanım der, Hıristiyandır Aleviyim der…  Ve bunlar çaktırmadan bizi ve kültürümüzü öyle bir yozlaştırma çabası içerisindedirler ki onların çevresinde ki Türkler bunların oyunlarından ve kurnazlıklarından bir türlü kurtulamaz. Yaşam savaşı içerisindeki Türkler böyle sürekli olarak yakın çevrelerinden saldırı olabileceğini hiç düşünmez. Ama onlar durmaz sürekli saldırır Tarihimizi küçük görmemizi sağlarlar Kahramanlarımızı küçük görmemizi sağlarlar Atasözlerimizi değiştirip bizi küçük görürler bizi ezerler ezerler ve bizde yeriz…  

    • 2305 views
    • 1 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 10 Ağustos 2016 in Kültür.

    Bence bu sorunun cevabı iki bölümdür

    1960 tan öncesi sebepler

    1960 tan sonra öncekilere eklenen sebepler

    1960 öncesi sebepler Tarihi ve Dini sebeplerdir.

    Büyük göçle beraber Türkler Avrupa’nın Tarihini ciddi bir şekilde değiştirmiştir. Göçün sonuçları Avrupalının siyasi yaşamını değiştirmiş, yaşam alanlarını değiştirmiş büyük bir kaos oluşturmuştur. Roma imparatorluğu ikiye bölünmüş Batı Roma yıkılmış. Avrupa’nın etnik yapısı değişmiştir. Birçok Avrupa devletinin oluşmasına sebep olmuştur, Almanya Fransa İngiltere İspanya gibi..

    Türk Kültürü Avrupa’da yayılmaya başlamıştır. Derebeylikler ortaya çıkmış, Kilisenin önemi artmış Skolastik düşünce egemen olmuştur. Bütün bunların sonunda Sosyal sınıflar oluşmuştur. Asiller, Rahipler, Burjuvalar ve Köylüler.

    Avrupa’da bir HUN Devleti kurulmuştur.

    Kilise  XI. asrın sonlarında, Kudüs’ü ve zulüm gördüklerine inandıkları Doğu Hıristiyanlarını Müslüman âleminin hâkimi durumundaki Türklerin elinden kurtarmak amacıyla halkı kışkırtıp Haçlı seferlerinin gerçekleşmesini sağlamıştır.

     

    Dört kez gerçekleşen Haçlı seferleri ilki dışında başarısız olmuştur. 1. Haçlı seferi sonucu Kudüs’te kurulan krallığın Selahattin Eyyübi tarafından yıkıldığı düşünülürse başarısı uzun sürmemiştir. Kutsal mekanlar yine Müslümanların elinde kalmıştır.

     

    Haçlı seferlerinin sonucu  Avrupa halkının Kiliseye olan güvenini azaltırken İslam coğrafyasında Türklerin saygınlığını arttırmıştır. Hıristiyan aleminin özellikle bu sonuçtan sonra Türklere olan kini iyice derinlere yerleşmiştir.

     

    Osmanlı İmparatorluğu en azı 22 yıl en çoğu 545 yıl olmak üzere 16 Avrupa ülkesini kendi himayesi altına almıştır.

     

    1960 tan sonra öncekilere eklenen sebepler;

    Bu tarihin şu açıdan önemi büyüktür;  2. Dünya Savaşından sonra iş gücü iyice azalan Avrupa ülkeleri bu eksikliği daha az gelişmiş olan yakın komşu ülkelerden karşılamayı amaçladılar. Başta Almanya olmak üzere Belçika,Hollanda, Fransa ve İsviçre ile yapılan anlaşmalarla Avrupa’ya Türk iş gücü transferi başladı.

    Sağlık kontrolünden geçen fiziki olarak güçlü olan erkeklerden oluşan ilk iş gücü göçüne daha sonra aileleri de dahil oldu. Buraya kadar bir sıkıntı yok gibi ancak bu göçmenlerin eğitim durumları göz ardı edildi. Yani göçmen olarak Almanya’ya  giden göçmenlerin bir çoğu bırakın Almancayı Türkçe bile konuşamıyordu.

    Gittikleri Ülkelerde Türk mahallelerini oluşturan kendi bakkalını manavını açan ülkelerindeki kültürü yaşamaya devam eden konservatif bir topluluk olarak uzun süre yaşadılar. Bu süreçte gittikleri ülkelerde en pis en ağır işlerde çalışıp en alt sosyal sınıfını oluşturdular.

    İranlı, Somalili, Suriyeli göçmenler gibi gittikleri ülkenin kültürüne hep uzak kaldılar. Bunun sonucunda Avrupalının gözünde Türkler en alt sosyal statüye sahip az gelişmiş bir kültürün insanlarıydılar. 80’ler 90’lar geride kaldıkça Türkiye devleti her açıdan gelişirken yaşam standartları yükselirken göçmen olarak giden Türkler ne yazık ki kendilerini geliştirmek konusunda çok yavaş kaldılar. Çalıştıkları ülkenin dilini konuşma konusunda dahi çok az ilerleme kaydedildi. 2. 3. hatta 4. jenerasyonda ancak bu konuyu çözebildiler.

    Avrupalı, Türkler hakkında gelişmeye kapalı, anti sosyal, kaba hatta güvenilmez olarak düşünmeye devam etti. Çünkü aile baskısına dayanmayan genç nesiller fırsatını bulduklarında her şeyin en uç halini deneyip yaşamaya çalıştılar. Suç oranları arttı.

    İşte bu yeni sebeplerde Türklerin Avrupa’da sevilmemelerini iyice perçinlemiş oldu.

    • 2178 views
    • 2 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 4 Ağustos 2016 in Eğitim.

    Elbetteki Çorumun Leblebisi Meşhurdur.

    Bilmeyen vardır diye yazıyorum Leblebi Nohutun kavrulmasıyla elde edilir.

    • 3260 views
    • 4 answers
    • 0 votes
  • Asistan Asked on 18 Haziran 2016 in Estetik.

    Altın Oran  : İkiye bölünmüş bir doğru parçasında,  küçük parçanın uzunluğunun

    büyük parçanın uzunluğuna oranı ile büyük parçanın uzunluğunun bütünün uzunluğuna oranı birbirine eşitse

    bu orana Altın Oran denir.

    lips-1

    Matematiksel ifadesi ise :    1,61803…

    Estetik duygusu gelişmiş insanların genelde aynı şeylerden hoşlandıkları gözlenir.

    Yapılan bir araştırmada hiç tanımadıkları insanlara bakarak hangilerinin güvenilir olduğu araştırılıyor;

    İnsanlar tanımadan hep aynı insanları güvenilir buluyorlar.  Güvenilir bulunan kişilerin ortak özelliği ise yüzlerinin

    Altın Orana sahip olması.

    maxresdefault

    Doğada  bir çok yerde altın orana rastlanır.

    altın-oran-2

     

    • 3138 views
    • 1 answers
    • 0 votes